top of page

GELECEK DİZAYN ATÖLYESİ

Ülkemizin demografik yapısında, yaş dağılımına baktığımızda; toplam nüfusun yaklaşık yüzde 24,11'ini 15-30 yaş arası gençlerin oluşturduğu görülmektedir.

 

Bu kitlenin 15-19 yaş dilimini ise yaklaşık 6.623.319 birey oluşturur ki, bu büyük genç insan topluluğu, gerek ergenliğin vermiş olduğu hormonel değişim gerek aile ve toplumsal kodlamalar gerek sosyo- ekonomik durum ve gerek sınav stresi ile “sorunlu gençlik” yaftasını yemiş, içine kapanık ve öfkeli bireyler haline gelmişlerdir.

Ankara Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, üniversite öğrencilerinin günlük yaşamlarında kendilerini genellikle ya da oldukça “gergin” hissettiklerini ve morallerinin de “orta” ya da “bozuk” olduğunu ortaya koymuştur. Üniversite öğrencisi kızların %35'i, erkeklerin %50'si “kişisel” olarak da niteleyebileceğimiz “psikolojik” sorunları olduğunu belirtmektedir. Kişisel sorunlar içinde arkadaşlık ilişkileri ve özellikle karşı cinsle ilişkiler, önemli boyutlarda görülmektedir.

Kişisel sorunların dışında üniversiteli gençlerin mesleki ve eğitsel sorunlarının da onların psikolojik sağlığını olumsuz etkilediği bilinmektedir. Bu alanda, özellikle, gençlerin mesleksel açıdan güven duymamaları, diledikleri, umdukları düzey ile çalışma ve yaşama koşulları arasında ciddi çelişmelerin olması, geleneksel öğretim yöntemlerinin yarattığı bezginlik, öğretim verimindeki düşüklük, istediği okul ya da bölümde okuyamama gibi sorunların onlarda karamsarlığa, çatışmalara ve bunalımlara neden olabildiği gözlenmektedir.

2017’deki istatistiki nüfus bilgilerine baktığımızda ortanca yaş ortalaması 31.7 olmuştur. Kısaca Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısının yaşı bu yaş grubunun altındadır. Bu bağlamda ülkemiz hala genç bir nüfusa sahiptir. Üniversiteyi bitirip iş hayatına geçiş yapmış bu genç nüfus, hayatlarının ortalama 80 bin saatini geçirecekleri işlerinde yukarıda saydığımız psikolojik nedenlerle yaptıkları yanlış seçimlerin sonuçlarını yaşayacaklardır.

 

Bu sonuçları; mutsuzluk, gergin bir ruh hali ve depresyon olarak ülke genelinde görmekteyiz. Bu bağlamda cevaplanması gereken iki soru vardır. Birincisi: “Bu gençleri olduğu gibi bırakmak mı, yoksa karakter yapıları henüz gelişme aşamasındayken, elimizden geldiği kadar onlara doğru destek olup, ilgi ve istekleri doğrultusunda mutlu, sağlıklı bir hayat yaşamalarını sağlamak mı gerekir”, ikincisi ise “Başta ortanca yaş grubunu ve sonrasında da genel olarak üretime katılan veya katılabilecek potansiyele sahip 15-64 yaş arası, toplam nüfusun %67,9’unu kapsayan kesimin hayata bakışlarını değiştirmeleri için onlara farklı bakış açıları kazanmalarını sağlamak mı gerekir” sorusudur. Aslında ilgilenilmesi gereken işte bu %67,9’luk kesimdir.

 

Gözlemlerimiz sonucu; yukarıda saydığımız ve sayılabilecek birçok farklı problemlerden dolayı günümüzde gençlerin yaşadığı en büyük sıkıntı anlaşılmadıklarını düşünmeleridir. Ergenliğin vermiş olduğu hormonel süreç de buna eklenince toplumumuzda içine kapanık genç sayısı hayli yükselmiştir. Diğer problem, "birey yerine konmamak" olarak tanımlanabilir. Gençler, her ne kadar birçoğu aksini de iddia etse, başta anne babaları tarafından olmak üzere, fikirlerinin kale alınmasını istemektedirler. Fakat “sen küçüksün bilmezsin” gibi toplumsal kodlamalar gençlerimizi pasifize etmekte, onları içine kapanık bireyler haline getirmektedir.

 

Bir sonraki aşama ise hayalleri kalmamış, dolayısıyla sadece zaruri ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanmış, hedefleri olmayan mutsuz insanlardır. Sonuçta tüm bunlar topluma genellikle öfke olarak yansımaktadır.

 

Yine genelleme yaparsak, “sorunlu gençlik”:

• Anlaşılmadığını düşünür, anlaşılmak ister.

• Sevilmediğini düşünür, sevilmek ister.

• İlgi ister.

• Kendilerine güvenilmesini ister.

• Güvenmek ister.

• İnsan yerine konmak ister.

• Kendi kararlarına saygı duyulmasını ister.

 

AMAÇ:

Bir insan hayatının yaklaşık 60 bin ila 80 bin saatini çalışarak geçirir. Bu kadar uzun bir süreyi nasıl yaşayacağı ise kendi seçimleri doğrultusunda şekillenir. Doğduğu andan itibaren aile ve toplum yapısı, demografik yapı, eğitim düzeyi, öğretmenler, eğitimciler, kodlamalar bireyin karakterini ve düşüncelerini oluşturan etkenlerdir. Genç bireyler iyi yönlendirilirler ise hayatlarının yaklaşık 80 bin saatini mutlu, huzurlu ve sağlıklı geçirirler. Baskı ve müdahale ile bu süre onlar için işkenceye dönüşebilir. Bu bağlamda amacımız; genç bireyleri hayatlarının dönüm noktasında sağlam kılmak ve kendileri için en doğru kararları alabilmeleri için desteklemektir.

31 yaş ve sonrası grubunda ise amaç onlara tekrar hayal kurmalarını sağlayıp, yeni hedefler koyup, mutlu, huzurlu ve sağlıklı bireyler olmalarını sağlamaktır.

 

1'İNCİ HAFTA - HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞ!

 

“Hayallerin kadar varsın dünyada... Hayallerin varsa yol alırsın, yoksa kalırsın olduğun noktada...”

Nüfusumuzun çoğunluğu hayal kurmayı bırakmış durumda. Hatta birçoğu onları nelerin mutlu edeceğini bile bilmiyor. Yaşamlarının geri kalan kısmı onların önlerine ne çıkarırsa, onu yaşamayı kabul etmiş durumdalar. Bu ruh hali 20 yaş altı kesimin meslek seçimlerini de tamamı ile etkileyecek güçte. Açıkta kalmamak için tercih yapacaklar veya aileleri ne için baskı yaptıysa... Sonuçta üniversite mezunu ama işsiz, mutsuz ama huzursuz bir sürü insan... Dünyadaki hiçbir toplum bunu hak etmez. Öyleyse hayallerinin peşinden koş ki mutlu ol, hayallerinin peşinden koş ki sağlıklı ol, hayallerinin peşinden koş ki yaşamak için bir sebebin olsun...

İlk hafta hayallerden, gerçeklerden, onları nelerin mutlu edebileceğinden, hayatlarını nasıl geçirmek istediklerinden, öfkelerinden, tepkilerinden, dertlerinden konuşup; onları gerçekten anladığımızı ve bir birey olduklarını kabul ettiğimizi hissettireceğiz. Bunun için katılımcıların hayallerini çok kısa anlatmalarını isteyeceğiz. Bunları belgeleyip, 8 hafta sonunda tekrar anlatmalarını talep edeceğiz. Amacımız önceki ve sonraki farkını ortaya koymaktır.

 

2'NCİ HAFTA - HEDEFLERİNİ OLUŞTUR...

“Başardıkların gerçekten istediklerin, başaramadıkların ise istemediklerindir. Bahanelerin arkasına saklanma...”

 

Hayatı bir nehir gibi düşünürsek eğer, üç seçeneğimiz vardır hayat teknesiyle yol almak için... Ya bırakırız kendimizi akıntıya, nehir bizi nereye götürürse oraya gideriz. Bu esnada kayalara çarparız, belki karaya otururuz belki de alabora oluruz. Diğer seçeneğimiz geçmişi takılmak olur. Öyle bir takılmışızdır ki yaşadıklarımıza ya da daha önemlisi yaşayamadıklarımıza, geriye gitmeye çalışırız. Fakat nehir hep ileri akar. Biz ise geçmişe gideceğiz diye atarız çapayı, saplanır kalırız olduğumuz yere... Diğer seçeneğimiz ise en güzelidir. Geçeriz teknenin dümeninin başına, hayat nehriyle beraber akarız ama dümen bizdedir ya ne kayalara çarparız ne de karaya otururuz. En az hasarla atlatırız badireleri...

İşte hedeflerimiz bizim hayat teknemizin dümenidir. Hedeflerimiz varsa ilerleriz yoksa dururuz hayatta...

Bu bağlamda bir hafta önce istediğimiz hayaller listesi doğrultusunda hedefler üzerine konuşacağız. Birlikte hedefler koyacağız.

 

3'ÜNCÜ HAFTA - ZİHNİNİ YENİDEN PROGRAMLA...

Hayatımız düşüncelerimiz doğrultusunda şekillenmektedir. Düşüncelerimiz ise kendimiz, ailemiz, arkadaşlarımız ve toplum etkisi ile ortaya çıkar ve gelişir. Bu kodlamaların etkisi ile zihnimiz bir düşünce yapısı meydana getirir ve bu yapının dışarıya yansıması olarak tüm hayatımız şekillenecektir. Zihnimizi bir bilgisayar gibi düşünürsek, düşüncelerimiz o bilgisayarın içindeki programlardır. Tüm bilgisayar büyük küçük, o programların çalışmaları ile hareket eder. Normalde kontrol bizde olması gerekirken, zaman içinde bilgisayar kontrolü eline alır. Böylelikle biz bilgisayarı değil, bilgisayar bizi kontrol eder. İşte bizim bilgisayarımız, zihnimiz kontrolü ele geçirmiştir. Biz düşüncelerimizin farkına varmaz ve olumsuz düşüncelerimiz ile hayatta birçok zorluk yaşarız. Çözüm ise yine aynen bilgisayarlara yaptığımız gibidir. İstemediğimiz programları siler, bozuk olanları kaldırır, virüs temizliği yapar ve bilgisayarı tekrar kontrol altına alıp kullanır hale getiririz. Zihnimizdeki olumsuz düşünceleri silip, yerine olumlu düşünceler yerleştirip, hayatımızın kontrolünü tekrar elimize almanın yolları gençler ile paylaşılacaktır. Araştırmaları sonucu çizdikleri yol planı incelenecek ve olası hatalar ve sorunlar üzerine konuşup, zihni yeniden programlamaya adım atılacaktır.

 

4'ÜNCÜ HAFTA - FARKINI YARAT!

“Birçok rakibin olacaktır hayatta. Düzgün kullanırsan rekabeti, geliştirecektir; yok eğer kullanmazsan, belki de batıracaktır seni...”

İletişim en büyük farkı yaratır. İşte bu fark sizi diğerlerinden bir adım öne geçirecektir. Çizilen yol planında kolaylıkla yürüyebilmek için kolaylıkla kullanabilecek zarafet, adabı muaşeret kuralları, beden dili teknikleri ve renklerin gücü anlatılacaktır. Böylelikle uygun renk kullanımı ve beden dili ile hayatlarının kontrolünü nasıl daha rahat ele alabilecekleri, zarif, kendilerine ve topluma saygılı bireyler olarak rakiplerinden nasıl bir adım öne geçip fark yaratabilecekleri öğretilecektir. Bu hafta “Beden Dili” eğitiminin ilk haftasıdır.

 

5’İNCİ HAFTA

 

“Beden Dili” eğitiminin 2’nci haftasıdır.

 

6’NCI HAFTA

Renkler ve taşıdıkları anlamlar ile iletişim yeteneğimizi daha güçlü kılma yolları işlenecektir.

 

7’NCİ HAFTA

 

“Kişisel İmaj ve Giyim Kültürü” kuralları ile zarif, kendine ve topluma saygılı bir birey olma yolları anlatılacaktır.

 

8’İNCİ HAFTA - KENDİNİ İFADE ETME SANATI

Bu hafta, önceki yedi hafta gerçekleşen tüm çalışmanın bireylerde yaptıkları değişimi gözlemlemek için planlanmıştır. Katılımcılardan aldıkları eğitimler sonucu bir hayallerini nasıl gerçekleştirecekleri üzerine kısa bir konuşma yapmaları istenir. Bir önceki hafta bu hayallerine çalışmaları tavsiye edilmiştir. Katılımcı konuşmasını tamamladıktan sonra diğer katılımcılar kişiyi beden dili, renkleri kullanma şekli, hitabeti, zarafeti üzerinden puanlayacaklardır.

SONUÇ:

8 haftalık atölye çalışmasının sonucunda hayalleri ve bunların doğrultusunda hedefleri olan; uygun yol haritasına sahip, farkındalığı yükselmiş, fark yaratabilen bireyler için ilk adımları atmış olacağız. Unutulmaması gereken en önemli şey ise “insana yapılan yatırımın, geleceğimize yapacağımız en büyük yatırım” olduğudur.

Strategy & Humanity - Creative Management Solutions

bottom of page